Pencere önü, boş kahve fincanı..
Loş olası, yatak odası!
Zihnin uçuyorken, saçların yer çekimine sırtüstu teslim..
Sabah edilecek besbelli.
Kalorifer peteği mi, ısıtan odayı,
Yoksa güzelliğin mi?
Şaşılacak şey!
İlk kez sigara dumanı rahatsız etmedi beni.
Elimdeki kitapla doruklarında yol alırken ruhsal tatminin,
Onlarca yıldır merak edilen karşılığı bulunuyor sanki, uçmak hissinin.
Ellerim alışkın değil hiç,
Bunca zaman, hep yanlış sayfalarda gezinmiş.
Sabah olmasın isterdim.
Bacakların, hep gökyüzünü göstersin.
Dört duvar arasında da cennet atmosferi mümkün.
Cennet de cehennem de sadece hayal ettiğimiz gibi değil mi?
Benim cennetim, tam da yanıbaşın senin..
20 Aralık 2015 Pazar
17 Aralık 2015 Perşembe
"Bir kadının, saçlarını kısa kestirmesine sebep olmayın." diyordu üstad
20'li yaşlarını merak ettiğim kadınlar tanıdım.
Zamana sitem ettim hep.
Anlamsızdı belki ama;
Annemin neden beni geç doğurduğundan,
Annelerinin neden aceleci davrandığından dert yandım.
Bazı kadınlar tanıdım, ilahi güçle bir..
Gözlerinde, avuçlarında dinlenilir.
Bazı kadınlar tanıdım; içlerinde sakladıkları çocukla,
Yılların öğrettiklerini harmanlamayı iyi bilir.
Zaman denen şeyi inkar etmek istedim çoğu zaman.
"Yaş değil, yaşamak önemlidir." dedim,
Yaşanmışlıklarıma dayandırdım sonunu, devrik cümlelerimin.
Bir kadın en cok, 30'undan sonra sevilir.
Bir kadın her şeyi en çok,
"30" denen büyük basamaktan sonra bilir.
Önceki basamakları üçer beşer çıkanlar çok can yakar, incitir.
Hakkını verenler ise her birinin;
Temeli sağlam binalar gibidir.
Göz kırpmadan içine girilir,
Ve yaşanır;
Huzurla, güvenle..
Saçlarını kısa kestirmek üzere olan bir kadınla;
30'lu yaşlarda karşılaşmak dileğiyle..
Zamana sitem ettim hep.
Anlamsızdı belki ama;
Annemin neden beni geç doğurduğundan,
Annelerinin neden aceleci davrandığından dert yandım.
Bazı kadınlar tanıdım, ilahi güçle bir..
Gözlerinde, avuçlarında dinlenilir.
Bazı kadınlar tanıdım; içlerinde sakladıkları çocukla,
Yılların öğrettiklerini harmanlamayı iyi bilir.
Zaman denen şeyi inkar etmek istedim çoğu zaman.
"Yaş değil, yaşamak önemlidir." dedim,
Yaşanmışlıklarıma dayandırdım sonunu, devrik cümlelerimin.
Bir kadın en cok, 30'undan sonra sevilir.
Bir kadın her şeyi en çok,
"30" denen büyük basamaktan sonra bilir.
Önceki basamakları üçer beşer çıkanlar çok can yakar, incitir.
Hakkını verenler ise her birinin;
Temeli sağlam binalar gibidir.
Göz kırpmadan içine girilir,
Ve yaşanır;
Huzurla, güvenle..
Saçlarını kısa kestirmek üzere olan bir kadınla;
30'lu yaşlarda karşılaşmak dileğiyle..
24 Ekim 2015 Cumartesi
BİR ŞEHİR, İKİ HAYAT
Bir yanım İstanbul'un arka sokakları,varoş semtleri..
Hala, ekmek arasına peynir konmuş bir çocuk gibi
Koşmak ister sokağa,
Babasından aldığı elli kuruş ile almaya giderken hayalini kurduğu şekerlemeyi,
Anlam veremez gittikçe uzayan bakkal yoluna.
Çok şeyi yoktur, ama mutludur.
Çünkü hayal edebilmek bile onun için bir umuttur.
Bir yanım ise, bu şehrin beton kokan gökdelen semtleri..
Herkes, bir çıkar uğruna gelir.
Hep bir telaş, bitmeyen bir hırs, hep tasa..
Ve bitmek tükenmek bilmeyen bir özlem; sonsuza, maddeye, metaya...
Lükstür, ama soğuktur.
Belli saatler dışında, içinde kimse yoktur.
Hayal etmek, bu tarafa; çoktur.
Soru sormayın bana.
Anlata(maya)caklarım çok,
Takatim yoktur.
Takatim yoktur.
19 Ekim 2015 Pazartesi
BİR ŞİİR VESİLESİYLE..
Dokunmadan hissedemeyenlerin dünyasında,
Hissetmeden dokunamayan olmak zordur, herkes bilmez.
Bir sevidir; bir ömre denk gelir,
Bir ömürdür ki bir hiç uğruna boş yere tüketilir, herkes tüketmez.
Anlık sevişmeler anlık tat verir, çoğu zaman öngörülemez.
"Seni kimse ben kadar sevmez." denmez sevgiliye.
Gitmeler, böyle engellenemez. Gülemez bir daha yüzler bir mazeret vesilesiyle.
Bilmeden incitirsin sevdiğini, farkedilemez.
Affedilemez yalanlar, merhamet gösterilebilecek hataları örtmez.
Herkes sevgisini sırtına alıp her hatayı göz ardı etmez, hissetmelisin.
Hayat her zaman yüzüne gülmez,
Gözyaşlarından mutluluk da damlatabilmelisin.
Güvenle uyuduğun omuzda,
Sen de huzur tesis etmelisin, herkes beceremez.
Aşkı, hayata yedirmemelisin.
Zaman, hatalarının farkına vardırır seni; asla boş geçmez..
17 Ekim 2015 Cumartesi
EN PAHALI BEDAVA
Evet bir Ferrari çok pahalı. Bir Louis Vuiton, boğazda bir yalı, ullyse nardin kol saati mesela.. Çok pahalılar gerçekten..
Ama dürüstlük bedava be canım. Yaşlıları, kadınları, hayvanları, çocukları sevmek, doğayı sevmek, merhametli ve yardımsever olmak bedava azizim. İyi insan olmak bedava.. Hele hoşgörülü olmak, işten bile değil canım kardeşim.
Hepsi bedava ve gerçek miras aslında.
Bunu bil ve lütfen buna göre yaşa.
AİT OL'MA
Kafamız nereye eserse orada yaşayalım.
Dağ bayır dolaşalım.
Hadi!
Gidelim.
Ben bu şehre ait değilim.
Hiç yalanımız olmasın.
Bir parça ekmeğimizi,
İkiye bölelim.
İkinci bir yudum suyumuz olmasın;
Sen iç,
Ben gözlerinden içerim.
Birbirimizden başka,
Kaybedecek bişeyimiz olmasın.
O zaman en çok birbirimize
sahip çıkarız.
İnan! Seni senden çok sevebilirim.
Sadece,
Ben bu aşklara ait değilim.
Günler bizim olsun,
Başımıza buyruk gezinelim.
Geceleri dört gözle bekleyip,
Sabahlara kadar sevişelim.
Herkesten daha kalabalık oluruz, inan.
Kimsesizliğin ortasında,
Birbirimizin kimsesi oluverelim.
12 Ekim 2015 Pazartesi
Zamana Sitem
Ne diyeyim ki sana zaman?!
Durur musun, kırsam dünyadaki bütün saatleri?
Getirir misin bütün aldıklarını geri?
Verir misin, pes edip, geleceğe dair ümit ettiklerimi?
Ne diyeyim sana zaman?!
"Bir halden anlamaz cahile,
Kul eyledin bizi."
Durur musun, kırsam dünyadaki bütün saatleri?
Getirir misin bütün aldıklarını geri?
Verir misin, pes edip, geleceğe dair ümit ettiklerimi?
Ne diyeyim sana zaman?!
"Bir halden anlamaz cahile,
Kul eyledin bizi."
30 Ağustos 2015 Pazar
"Yok"luğum
Benim pek fazla çocukluk fotoğrafım yok.
Benim, çocukluğumda ağladığım tek bir fotoğrafım da yok.
Aslında benim, ağladığım bir fotoğrafım yok.
Halbuki ne kadar çok ağlamışlığım var.
Fazladan algılayışlarım,
Samimi sanıp aldanışlarım,
İki aradaki bir derenin içinde çırpınışlarım ve fakat bir türlü duyulmayışlarım.
Yaşayamadığım bir çocukluğum var benim.
Birlikte yaşayıp, yaşadıklarından kuşku duyduğum insanlar...
Benim, hayatım kadar yıpratılmışlığım var.
Her şeyim var da,
Yalnızken bir fotoğrafım yok benim.
Halbuki ben bunca yılı hep yalnız geçirdim.
Fazlalık oluşlarım,
Dışlanmışlıklarım,
Onlar gibi olmadığım için yok sayılışlarım,
Unutulmuşluklarım ve,
Hatırlanmayışlarım...
Benim en çok, aldanmışlığım var.
Ama aldanırken tek bir fotoğrafım yok.
Benim bu hayatta kimsem yok.
Kimsesizliğim, sizin samimiyetsizliğiniz kadar.
9 Temmuz 2015 Perşembe
BİR MİNİBÜS FARKINDALIĞI
Geçen, minibüsteydim yine.
Evet minibüs..
Hepiniz binmişsinizdir en az bir kere.
Bileğinde tesbih, yola tüküren bir şoför,
Aynı anda, aynı yerlere doğru savrulan ayak üstü yolcular,
Onlara göre iç güveyinden hallice oturanlar ile,
Boğuk ve yüksek desibelli bir motor sesine rağmen gitmeyen bir toplu taşıma aracı..
Tabi unutmamak lazım bu sesle düet yapan Ferdi Tayfur'u ve Orhan Gencebay'ı ...
Hep böyle yerlerde aklım karışır zaten benim.
Tüm acı tecrübelere rağmen,
Üzerimde, yeni tanıştığım biriyle ilk görüşme heyecanı..
Düşündüm de; ne kadar olmuştu birinin mimiklerine o konuşurken farkında olmadan dalmayalı,
Saçlarının kokusunu getirmiyor diye, esmeyen rüzgarla bile papaz olalı,
Sevmeden sevişmemek duvarına yalnızlığın tablosunu asalı,
Kim bilir ne kadar olmuştu.
Diye düşünürken yanıma bir kız oturdu.
Belli ki yeni ağlamıştı.
Ama tüm çabasına rağmen, gözlerini kızartmadan silmeyi başaramamıştı.
Ben yeni bir umuda giderken,
O büyük ihtimalle gönlündeki tek gülü henüz soldurmuştu.
Allahsız(!) dedim.
Hem kızı ağlattın, hem de benim henüz yürümeye çalışan umuduma çelme taktın.
Derken, şoförün apaçi melodili telefon zili çaldı,
Ve benim bütün hissiyatım, şakaklarımdan aşağı hızlıca aktı.
Zaten hep böyle olmuştu:
Ne zaman derinlere dalsam,
Biri saçmasapan bir şekilde tutup yüreğimden, yüzeye çıkarmıştı.
Sadede gelecek olursak, o gün de olmadı.
Ne aradığını iyi bilen şu sol taraftaki arkadaş,
Aradığını yine bulamadı.
Hayır, tabii ki ağlamadım.
Sadece bir an içimden, o ağlayan ablayı bulup sıkıca bir sarılmak geldi.
Ve eklemek;
Uğrunda ağlanacak birinin olmasının bile ne kadar güzel bir şey olduğunu.
Kazan ve kepçe sözüne hiç girmeden,
Gittim oturdum bir yere.
Çayımı yudumlarken, olan biteni düşünüp erittim içimde,
Birkaç gün sonra yazıya dökülmek üzere...
20 Haziran 2015 Cumartesi
AŞKIN BİR HAFTASI
Biz seninle;
Bir cumartesi gecesi, dolu bir şarap şişenini,
Bir pazar akşamı sokaklarda, yağmur çiselemesini,
İkiye bölmeyi bir sendromu tam ortasından bir pazartesi,
Salı gecesi film keyiflerini,
Çarşamba akşamları kâh bir kitabı, kâh birkaç şiir dizesini,
Perşembenin birlikte yapılan akşam yemeklerini,
Ve hafta sonu tatili sevincine çıkan cuma günü hengamesini paylaşamıyorsak;
Nerde kaldı "biz",
Nerde kaldı yaşamak,
Nerde kaldı "aşk"...
19 Haziran 2015 Cuma
KİM BİLİR...
Kim bilir kaç kez yan yana bulunduk kamuya açık alanlarda,
Kim bilir, belki de aynı davayı savunduk -ki böylesi güzel- aramızda başkaları yer alsa da omuz omuza, meydanlarda.
Kim bilir nerede çıkacaksın karşıma, nerede karışacak birbirlerine bakışlarımızın kimyası..
Biliyorum ki o gördüğüm yerde, sımsıkı sarılacağım sana.
14 Haziran 2015 Pazar
BU YALNIZCA SİTEM
Ne zannediyorsunuz ki? Her şeyin bir lütuf olduğunu mu? Yoksa her şeyin yalnızca ağzın iyi laf yapmasından ibaret olduğunu ya da kağıda iyi dökmek olduğunu mu kelimeleri? Acıyı paylaşmak, acıya ortak olmaktan ötesi yok.
Daha 5 yaşında mahallenin çocuklarından dayak yedikten sonra, "Sizi babama söyliycem, görürsünüz!" diyemedim. Daha birinci sınıfa giderken, annemin beslenme çantama koyduğu iki yumurtadan biriyle yetinip diğerini annem yesin diye her gün eve geri getirdim. Erkeği olmak kolay değildi evin.. Daha ikinci ve üçüncü sınıftan sonra okula devam edemeyen, çalışmak zorunda olup okulu bırakan küçük bedenli ama minik sınıfımın dev yürekli adamlarını görmezden gelemedim. Yokluk ve eksikliğin ittirdiği yollara hiç girmedim. Ortaokul zamanında biriktirdiğim üç kuruş ama bana göre büyük harçlığı yastığımın içine koyup bir hafta okulda öğlen yemeklerini boş geçtim. Neden mi? Emperyalizmin bize daha o yaşlarda dayattığı 14 Şubat eziyetinde, o zamanlar sevdiğim alt sınıftaki kıza müzik kutusu alabilmek için. Beğenmeyeceğini bilemezdim... Lise yıllarında, cebimde, kafede kapuçino içecek param olmadığı için bir türlü başlayamayan ve hep platonikte kalan aşklarımın neticesine bir türlü eremedim. Hele o esmer, yeşil gözlü kızla mutlu olur muydum acaba diye hala zaman zaman düşünürüm. Üniversiteye hazırlanırken herkesin kız arkadaşıyla dershane etütlerine kaldığı zamanlarda ben dersleri bitirip işe giderdim. Üzgünüm ama o duyguyu da hala merak ederim. Hayatımda ilk kez çalış(ama)mamın karşılığını, üniversite ile aldım. Tabi yine payımıza düşen - birçokları gibi- kaçıncı sınıf olduğunu bilmediğim devlet yurdu oldu. Ne insanlar tanıdım, ne arkadaşlar, ne aşklaşmalar sığdırdım o dar koşullara.. Hala hepsini bünyemde tutarım. Aç kalırsam diye duygulara bir gün, hiçbirini heba etmedim. En uzun kısmı üniversite olsa da öncekilerden pek bir farkı yoktu. Yine maddeye tapanlar, pişmemişler, akşam 9 ile sabah 8 arası haricinde kanka olanlar falan derken müzikle ve şiirle tanıştım. Aslında o yolda evrilmek isterdim ama olmadı işte. İmkan dedik, çevre lazım dedik, kesmediyse kısmet dedik ve bugünlere geldik. Arada aşk sandıklarımın dışında hiç aşk yaşamadım. Kimisine maaşım az geldi, kimisine kendi özgüveni eksik... Ama kendimden hep emin oldum. Hiçbir basamağı ikişer üçer atlamak derdinde olmadım. Aksine hep bacaklarımda ağırlıklar oldu beni aşağıya çeken.Şimdi hepsini attım ve insan gibi bir insan, iki kız ve bir erkek çocuk en büyük hayalim. Umutla umudu yitirmemek nedir, ben bu hayattan öğrendim. Siz yozlaşmaya devam edin. Ben bu hayatı iyi tanıyorum ve istediğimi bir gün mutlaka elde edeceğim.
13 Haziran 2015 Cumartesi
ŞAHSINA MÜNHASIR ŞİİR
Erkeğin çeyizi olmazmış.
Sana yaptığım şarkı bile hazır.
Sen nerde heba oluyorsun,
Ey şahsına münhasır?
9 Haziran 2015 Salı
Haziran Ayı Aşk Yaklaşımı
Dokunmadan hissedemeyenlerin dünyasında,
Hissetmeden dokunamayan olmak zor, herkes bilmez.
Bir sevidir bir ömre denk gelir,
Bir ömürdür ki bir hiç uğruna boş yere tüketilir, herkes tüketmez.
Anlık sevişmeler anlık tat verir, çoğu zaman öngörülemez.
"Seni kimse ben kadar sevmez." denmez sevgiliye.
Gitmeler, böyle engellenemez. Gülemez bir daha yüzler bir mazeret vesilesiyle.
Bilmeden incitirsin sevdiğini, farkedilemez.
Affedilemez yalanlar, merhamet gösterilebilecek hataları örtmez.
Herkes sevgisini sırtına alıp her hatayı göz ardı etmez, hissetmelisin.
Hayat her zaman yüzüne gülmez,
Gözyaşlarından mutluluk da damlatabilmelisin.
Güvenle uyuduğun omuzda,
Sen de huzur tesis etmelisin, herkes beceremez.
Aşkı, hayata yedirmemelisin.
Zaman, hatalarının farkına vardırır seni; asla boş geçmez..
5 Haziran 2015 Cuma
KUM TANESİNİN UMUDU
En acısı da ne biliyor musun?
Hayatının kadını oralarda bi yerde, senden başka bir hayat yaşıyor;
Belki canı sıkkın,
Belki acı çekiyor,
Belki çok mutlu başkalarıyla..
Ve senin elinden hiçbir şey gelmiyor.
Sadece bekliyorsun,
Aynı kumsalda, rüzgarın çabasıyla biraraya gelmeyi bekleyen iki kum tanesinden farksız..
3 Haziran 2015 Çarşamba
Belki...
Hala aşka inanmamın milyonlarca sebebi var.
Hala bekliyor olmamın inatla...
Ve elini tutmanın hayalini kurmamın umutla...
Milyonlarca aynı sebep;
Ve aslında hepsi,
Tek bir 'belki'den ibaret.
10 Mayıs 2015 Pazar
SAMİMİ BİR TEBESSÜM ALTINDA UMUT ARAMA ÇABALARI
Kimsenin gülüşüne bir anlam yükleyemiyorum artık,
Kimsenin gülüşüne inanmıyorum.
Samimi bir tebessüme, sebep olduğum bir kahkaha muamelesi yapacak kadar yalnızım aslında.
Tebessüm çok, gülüşme çok, kahkaha çok;
Ama ben samimiyet göremiyorum.
Bir kar tanesi olmak isterdim halbuki;
Dağ zirvesinden yuvarlanmak,
Sonunda eriyeceğimi bilerek de olsa büyümek...
Oysa her gelen bir parça alıyor benden,
Huzurlu bir son bile düşleyemiyorum.
Her çırpınışta bir parçam daha gidiyor.
O kadar daralttım ki umut etmelerimi;
Artık umuttan bile bir şey beklemiyorum.
Kimsenin gülüşüne inanmıyorum.
Samimi bir tebessüme, sebep olduğum bir kahkaha muamelesi yapacak kadar yalnızım aslında.
Tebessüm çok, gülüşme çok, kahkaha çok;
Ama ben samimiyet göremiyorum.
Bir kar tanesi olmak isterdim halbuki;
Dağ zirvesinden yuvarlanmak,
Sonunda eriyeceğimi bilerek de olsa büyümek...
Oysa her gelen bir parça alıyor benden,
Huzurlu bir son bile düşleyemiyorum.
Her çırpınışta bir parçam daha gidiyor.
O kadar daralttım ki umut etmelerimi;
Artık umuttan bile bir şey beklemiyorum.
9 Mayıs 2015 Cumartesi
AŞK KARINLA
Yüzyıllardır aç kalmış gibi;
Ekmeğe, suya hasret gibi hasretim sana.
Ve bulsam, tek lokmada tüketmeyecek kadar tok gözlü..
Annemin el emeği, göz nuru dantelleri gibi ulu orta,
Ama sandıklara hapsedecek kadar tutkuyla..
8 Mayıs 2015 Cuma
AŞKA DAİR KISA VE ÖZ BİR ÇIKARIM
Yaz kızım!
Kötü adamlar vardır sevilmek için,
Ve üzmek için iyi adamlar...
Kötü adamlar vardır sevilmek için,
Ve üzmek için iyi adamlar...
6 Mayıs 2015 Çarşamba
Yalnız'ca Bir Çarşamba Serzenişi
Ekmeğimi, simidimi paylaştığım insanlar oldu.
Bazen çayımı aynı bardaktan,
Bazen şarabımı aynı kadehten içtiğim insanlar...
Cebimdeki son parayı da paylaştım bazen,
Kalan son umudumu da..
Yeri geldi omzumu, yeri geldi yatağımı paylaştım.
Ama kimseyle hayallerimi paylaşamadım.
İşte bu benim yalnızlığım..
14 Nisan 2015 Salı
YALNIZ'CA BEN
İlk görüşmemizdi.
Oturmuştuk karşı karşıya;
Ben kuşlardan, çiçeklerden ve aşktan söz ediyordum.
O ise sadece kendinden...
Ben aşk diyordum, aşk...
O, diyecek bir şeyi olmamasından olacak,
Sadece ben diyordu.
Gözüm, çayımın buharına takıldı.
Sanki bana bir şeyler anlatıyordu.
Evet;
Beni onunla mı içeceksin diyordu.
Anladım ki, birlikte olduğun kişi sana yakışırken aynı zamanda;
Çayına da,
Sohbetine de,
Aklına da yakışacak.
Kesmedim sözünü.
Kalktım, gidip kapı önündeki sandalyeme oturup yaşlı köpeğimi sevdim.
Ben aslında, yalnızken bendim.
2 Nisan 2015 Perşembe
Akbaba Olmasın Diye
Bendeki bu aşka açlık,
Afrika'da yok sevgilim, inan.
Nil Nehri uzanmıyor topraklarıma,
Sıcaklık, deniz kenarında serinleyebilenlere güzel.
Benimse, yük katıyor acıma.
Bana yardımı dokunacak ne varsa,
Vicdansızların elinde çürüyor.
Az ötemde duran akbabalar ise,
İyice yorgun düşmemi bekliyor.
Su yok,
Ekmek yok,
Gölge yok..
Kanımda ilerliyor ölüm,
Şakaklarımda, yalnızlık atıyor.
29 Mart 2015 Pazar
Yalansız Şiir
Bir bakışına aşık olduğum kadınlar oldu benim.
"Neden ben?" saçmalığına, doğru düzgün bir cevap veremedim.
Aşk, bir yakalanma haliydi.
Fakat her yakalanan, mantıklı cevaplar veremeyebilirdi.
Sustuğum ne varsa içimde birikti
Ve her şeye bir cevabım var şimdi.
Yalansız bir şiir kadar doğru ne olabilir ki?
27 Mart 2015 Cuma
"Kendine iyi bak." Ritüeli
Güneşli bir bahar gününde sözleşmiştik.
Yağmur yağacağını bilemezdik ki...
Şarap da almıştı üstelik!
Üstelik biliyordu;
Şarap içersek sevişecektik..
Yanıltmadı bizi dakikalar,
-Ben aynı tutumu hayattan da beklerdim.
Şaşırtmasaydı hep bizi-
Birer kadeh daha doldurduktan sonra,
Birden eskilerden konuşurken bulduk kendimizi.
Terk ettiklerimizi, edemediklerimizi..
Aldatılmışlıklarımızı, acı çekmişliklerimizi..
İçtikçe çözülüyordu,
Malumdu,
Kemiği yoktu dilin.
Bir, iki, üç derken vakit geldi.
Vakit?
Ayrılık vakti..
Dökülmüşken içimizdeki her şey,
Biz usul usul ve tek kelime etmeden giydik kıyafetlerimizi.
Karşılıklı bol şanslar, kıt acılar dilendi.
"Kendine iyi bak!" tembihleri yine es geçilmedi..
Ben çıktıktan sonra da kapıyı arkadan üç kez kilitledi.
Ve benim tövbelerime bir yenisi daha eklendi.
Kirliyim çok sevgili..
Bildiğin gibi değil!
Varsa yeteri kadar suyun,
Gel temizle de sonra sarıp sarmala beni..
Fena adam değilim aslında,
Önce iyileştir,
Sonra sev beni..
25 Mart 2015 Çarşamba
AYNADAKİ YANSIMA
Ne zaman aynaya baksak; ben ikimizi görüyordum, o ise kendini.. Ben de artık onu görmemem gerektiğini düşündüm ve gittim. Anlık bir karar mıydı ya da bu kadar kolay mıydı bilmem ama; bir saniyenin bir insanı değiştirmesi, imkansız bir şey olmakla birlikte belki de bir mucizeye bağlı olması, her geçen saniyenin o insan üzerinde oluşturduğu etkilerin ve değişimlerin birbirlerine verdikleri destekle daha mümkün kılınabiliyor. Zaman, -bizim belirlediğimiz kriterlere göre- saniyelerden oluşuyor. Kimi zaman ise aşk, bu kısa zaman kavramına parça parça yenik düşüyor...
23 Mart 2015 Pazartesi
Kış Mevsimine Kültürel Ve Anaç Bir Aşk Yaklaşımı.
Elinde kitapla yanınıza gelip: "Ya kafama takıldı; sence şair şiirin şu dizesinde neyi kastediyor? Bence şunu şunu anlatmak istemiş." diyen bir yâriniz varsa, hemen kalkıp camı pencereyi falan kapatıp dizlerine bir battaniye örtün ve ona güzel bir çay demleyin. Olur ya aylardan kıştır.. Nadir insandır o; iyi bakın, kaybetmeyin..
22 Mart 2015 Pazar
Aşk Karınla Karalamaca
Soğan kebapla,
Sarımsak mantıyla,
Acı sos pizzayla güzelse..
Ben de senle güzel olabilirim bence..
Bergamot Kokulu Çay Kıvamında
Haberim olsun.
Eğer bir sıkıntın olursa;
Her zaman yanında, destekçinim.
Ama bunun için değil,
Sadece ben oldugum için sev beni..
Akşamları işten çıktığında.
İçin ürperir de yürüyemezsen ıssız sokaklarda.
Ara beni..
Zaten aramazsan gücenirim.
Ama bunun için değil,
Sadece ben olduğum için sev beni.
Sabahları mis gibi bergamot kokusuna uyanmıyorsan,
Ama gönlünün bir yerinde hep eksikliği varsa,
Bileyim.
Sabah çayını kendi ellerimle demlerim.
Ama lütfen..
Bunun için değil.
Sadece ben olduğum için sev beni..
Kışın soğuktan üşüdüyse ellerin.
Yazın sebepsiz kalmışsa gülmelerin.
Ve baharlar geçiş yerine geçimsizlik çağrıştırmaya başlamışsa..
Yalvarırım..
Adımı çağır,
Bir nefes uzağındaymış gibi
Yanına, koşa koşa gelirim.
Ama bunun için değil,
Sadece ben olduğum için sev beni.
Ya da topla bunların hepsini,
Koy yüreğinin üstüne.
Varınla yoğunla
Sev beni..
Sadece senin olduğum için..
Aşktan Öte Toplumsal Bir Yara
Bizim mahallede bir Ali Abi vardır.
Orta boylu, zayıfça, düşük omuzlu..
Muhabbetimizce bilirim,
Ama çoğu zaman etraftan duyarım Nasıl bir insan olduğunu..
Ali Abi gururlu adamdır.
Kıskanmaz başkalarının hayatını.
Biraz da kadercidir,
İnanır,
Doğru dürüst olursa eğer,
Günün birinde
Bu dünyada olmasa bile,
Öte yerde alacağına mükafatını.
Ali abi ürkek yürür sokakta.
Aklında iki çocuğu, aklında karısı..
Geçim derdine düşmüş ne yapsın!
Kolay değil bu zamanda doyurmak üç boğazı.
Ali abi konuşurken sizinle
Hep dikkatinizi yüzünde toplamaya çalışır.
Görmeyin diye,
Eskimiş paltosunu, yırtık ayakkabısını..
Haksız da degil aslında.
O da farkında..
Yırtık ayakkabıdan eskimiş paltodan ileri geçip..
Artık kimse görmüyor işin aslını,
İçinde tertemiz bir cevher yaşadığını..
Ali abi benim babamdır.
Ali abi senin dayın, amcandır.
Ali abi mahalledeki bakkal, manavdır..
Ali abi adamdır..
Ali abinin hayatı ise,
Hepimiz için bir utançtır..
Aynı Zamanın İnsanlarıydık Aslında..
Ağustosta hediye edilmiş bir takvimdin sen,
Ben ise, yeni yıl partisinde süslenecek bir çam ağacı..
Ben erken geldim,
Sen ise geç kaldın..
Kırgın Şiir
Bir hayli kırgınım!
Ama sana değil kırgınlığım..
Agzımdan degil, kalbimden dökülen
Ve senin hiçbirşey anlamadığın kelimelerin,
Aslında her şeyi anlatıyor oluşlarına kırgınım.
Çocukluğuma Verilen Zorunlu Hayat Dersi
Biz mi büyüdük,
Yoksa hayat mı küçüldü?
Geçenlerde çocukluğumun geçtiği yerlere gittim,
Anılarımın arasında gezindim.
O sokaklar, o bahçeler o kadar büyüktü ki o zamanlar..
Bir köşeye saklamak istedim şimdiki beni,
Örtünemedim!
O zamanlar, o daracık sokaklarda düşüp yaraladığım dizlerimin acısı,
Şimdi ışıltılı, afilli caddelerde yürek acılarına dönüşüverdi..
Ve,
O bahçelerde hayatla oyun oynarken o zamanlar,
Aradan geçen yıllarda hayat bize,
Oyunun nasıl oynanacağını gösterdi..
Yalnızlık Sebebisiniz
Her şeyinizi biliyorum.
Ortamlarınızı, içmelerinizi, ani "aşkım"larınızı, sarhoş numaralarınızı, "ölümüne kanka"lığa verilen tek gecelik molalarınızı..
En havalı hallerinizi, temizlediğim arkalarınızı, arkadaşlıklarınızı..
En uç neyse onu da gördüm ve artık her şey transparanlaştı ve bu yük artık boyumu aştı.
Şuraya bırakıyorum büyük bir kısmını; Beğenen alsın giysin üstüne çünkü biliyorum hepinizin tarzını; kaç santimse bacaklarınızı, bel çevrenizi, bütün takıntılarınızı ve takıp takıştırdıklarınızı...
Ve herkese uzanan dudaklarınızı..
Ama ben artık istemiyorum bu fazlalıkları;
Yapacağım her şeyi aşkla, aşkımla, kadınımla yapacağım gerçeğidir bundan sonrası.
Keyif vermiyor yapmacık halleriniz artık.
Varsa aşk, yoksa aşk ve biraz huzur özlemi tek derdi artık bu adamın.
Şimdi taktım kulaklıklarımı,
Kulağımda bir şarkı ve elimde bir şiir kitabı.
Şimdi boşluğa anlatın artık saçmalıklarınızı..
Çay Kaşığı
Çay ısmarlasam sana mesela.
Yine de mutlu olmaz mısın?
Kaşık çevirsek güzel zamanlara,
Her koşulda yanımda olmaz mısın?
21 Mart 2015 Cumartesi
Yokluk
Üşümek varsa;
Bu, sıcaklığın yokluğudur.
Karanlık varsa, ışığın yokluğu..
Eğer her yer karanlıksa ve sen üşüyorsan;
İşte bu, "O"nun yokluğudur.
Bu, sıcaklığın yokluğudur.
Karanlık varsa, ışığın yokluğu..
Eğer her yer karanlıksa ve sen üşüyorsan;
İşte bu, "O"nun yokluğudur.
Az İncinmedim
Ne kadar incittilerse beni,
Seni o kadar seveceğim.
Seni o kadar seveceğim.
Öpüşmek Gibi
Umut;
Bir çocuğun dudağındaki gülümseme,
Bir kadının yanağındaki gamzedir.
Gözlerin kapalı ama inançlı,
Umut, öpüşmek gibidir.
Bir çocuğun dudağındaki gülümseme,
Bir kadının yanağındaki gamzedir.
Gözlerin kapalı ama inançlı,
Umut, öpüşmek gibidir.
Gülmek
Kimse düşünmez, adı neden "gülmek"tir ifadenin.
Halbuki en çok güle yakışır..
Gül senin saçlarına,
Saçların ellerime..
Tenin tenimde kasırgalar koparır.
Ah şu mesafeler olmasa..!
Halbuki en çok güle yakışır..
Gül senin saçlarına,
Saçların ellerime..
Tenin tenimde kasırgalar koparır.
Ah şu mesafeler olmasa..!
Nadas
Duyguları nadasa bırakmak gerekir bazen;
Aşka kalkışmamak,
Kimseyle bakışmamak,
Görüşmemek, sevişmemek..
Aşkı rahat bırakmak gerekir bazen;
Dönerse senindir,
Dönmezse de fark etmez.
Aslında aşk da sensiz,
Pek bir şey ifade etmez..
Aşka kalkışmamak,
Kimseyle bakışmamak,
Görüşmemek, sevişmemek..
Aşkı rahat bırakmak gerekir bazen;
Dönerse senindir,
Dönmezse de fark etmez.
Aslında aşk da sensiz,
Pek bir şey ifade etmez..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)