Khonstes Sevgilim
Onun hayal ettiklerinin bile ötesindeydi artık her şey;
İstediği arabaya sahipti,
Hangi ayakkabıyı, hangi çantayı istese alabiliyordu..
Sabah kahvaltısını Amerika'da yapıp,
Akşam yemeğini Çin'de yiyor,
Tatillerinde Phuket Adası'na gidebiliyordu.
Ben ise; minibüse biniyordum,
3 çift ayakkabım vardı,
Tatillerde Çeşme top noktamdı henüz.
Klişe'nin aksine, aynı dünyaların insanıydık.
Fakat o aynı dünyada ayrı bir hayat keşfetmişti.
Peki vefa nerede kalmıştı?
Benim dünyamda...
O gittiği yerde mutluydu.
Ama öldüğümüzde ikimiz de aynı yere gömülecektik, unutmuştu..
Haklıydı belki de;
O zamanlar aldığım 1500 TL maaşla onun Amerika'dan getirttiği çantayı ancak getirtebilirdim.
Sonra da muhtemelen bir ay boyunca kuru ekmek yerdim.
Yerdim!
Ama o yemezdi.
Çünkü parfümüne param yetmezdi.
Yine yalandan; beni sevdiğini söyler miydi,
Kol saati gibi yanından ayırmak istemez miydi bilmiyorum.
Zaten hiçbir şey bilmiyordum.
Ben de bir şeyler uydurdum.
Gitmeliydim.
Ağlama dedim, haklısın dedim,
Ben şöyleyim, böyleyim dedim ve gittim.
Bir süre acı çekip alışacaktı sonra.
Geçen gördüm; sevgilisi dekolteye izin vermiyormuş.
Ben bir gün olsun şunu giyme demedim.
Belki de demeliydim.
Sonra güldüm.
Çok şey söyleyebilirdim, hala da söyleyebilirim.
Ama bilge filozofun bununla ilgili de bir sözü vardı:
Herkes hakettiği (ve aslında arzuladığı gibi) yaşardı.
Çünkü hepsi kendi seçimleriydi.
Neyse..
Konuyu çok dağıtmadan iki şey söyleyeceğim:
-Sevdiklerinizi maddenin arkasına itmeyin ve,
-Neye aşk dediğinize dikkat edin!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder